Maalesef bir nev-i taht mücadeleleri tarihidir tarihimiz.
Öyle ki Devlet-i Ali Osmaniye’nin, Fetret sonrası en ciddi bölünme tehlikesi
yaşadığı devirde, Fatih Sultan Mehmet Han’ın oğlu II.Bayezid’in kardeşi Cem
Sultan ile kavgaları esnasında söylediği meşhur sözdür “Bu Kişver-i Rûm, bir ser-i pûşîde-i arus-ı
pür namustur ki iki damad hutbesine tâb götürmez.” Yani “Osmanlı, öyle başı örtülü ve namuslu bir gelindir ki;
iki damadın talip olmasına rıza göstermez.” sözü… Ve belki de bu söz, dayanağıydı,
dönemin meşhur kardeş kavgalarının.
Devlete, samimiyetle ve yarış edercesine hizmet edilecek bir “valide”
gibi değil de; ancak tek sahibi olunabilecek “arus” (gelin) gibi bakan bir “anlayışın”
belki neticesi idi bu kavgalar.
Ve belli ki, çok
normaldi, aynı geline yani aynı devlete,
aynı hissiyatla bakan kardeşlerin canhıraş kavgaları.
Ve devlete talip olan kardeşlerce
kutsallaştırılan, hizmet edilen, hakikaten “devletler miydi”; yoksa devlete hizmet setresi ardına gizlenmiş “kardeşlerin
nefisleri miydi” bir ömür hizmet edilen ve kutsanan?
Elbet bugün,
dünün, o ahval ve şerait altında cereyan eden fiil ve faillerini; sorumsuz şekilde ve rahat bir eda ile
tenkit edecek anlayışta değiliz. Lakin, tarihte yaşananları, doğruları ve yanlışları ile irdelemeden de asla
sağlıklı, huzurlu ve muvaffak bir toplum olamayacağımız aşikardır.
Millet olarak, dünden bugüne, en hayati yanlışımız, kendimizi, en
kıymetli ve vazgeçilmez görüyor olmamız yani iflah olmaz kibrimizdir
kanaatimce. Kaldı ki İslamiyet’le şereflenişimizin ardından ve Efendimiz’in
(s.a.v.) “Kalbinde zerre kibir olan; cennete giremez.” sözüne rağmen, egomuz ve
hırslarımız peşinde koşarken, “kendimizi büyük” herkesi küçük görüşümüz, ne
şahsımıza ne de halkımıza hayır getirdi zaten.
Öyle ki “Sapı
ağaçtan olmayan balta, ağacı devirmez.” gerçeğini fark eden, bu milletin ve
insanlığın ezeli düşmanlarının, dünden bugüne bizlere yaşattığı onca bölünmüşlük,
yenilgi ve acı da kibrimizle ilintili şahsi çekişmelerimizin sonucu değil midir
sizce?
İnancımızda yeri
olmayan, her çeşit şucu veya bucu suni yapıların yani İslamcı, Kürtçü, Türkçü,
Cemaatçi, Ulusalcı, Sosyalist, Kapitalist vs kesimlerin, devleti ve yönetimi
ele geçirmek adına, kendi içlerinde dahi çatışmalarının bizlere gösterdiği; tüm
feveran ve mücadelelerin, devlet millet için değil, kişisel ve ideolojik çıkarlar
için olduğu değil midir?
Dünden bağımsız
olarak, bugün bizler ve bilakis, belki
de özel seçilmiş olarak önümüze konan liderler; Kişver-i Rûm’u yani Türkiye’yi,
tek sahibi olacağımız “arus” (gelin) olarak görmeye devam ettikçe; birbirimize
olan hıncımız, hakaretimiz, düşmanlığımız bitmeyecek ve Kişver-i Rûm’un makus
talihi, maateessüf, ebediyen değişmeyecektir.
Hülasa, Kişver-i
Rûm, 76 milyon insanımızla, el ele kendisine hizmet edeceğimiz bir “valide”
olsa artık bize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder